Şimdi okullu olduk...

Yazmadığım dönemde çok değişiklikler oldu. En önemlisi okula başladı(k). Öyle uzun araştırmalar, okul ziyaretleri, kararsızlıklar yaşamadık. Özel bir okula kayıt yaptırmayı düşünemeyince seçenekler daraldı. Elimizde kalan 3 seçenekten bize kucak açan Çankaya Belediyesi Gündüz Bakım Evi'ne kaydımızı yaptırdık. "G.B.E. yönetimlerinin özel kreşler gibi, anne birkaç gün alışana kadar bizimle dursun" gibi bir tavrı olmadığını biliyordum. İlk gün Ege'yi götürüp, ilk defa gördüğü bir yerde yalnız bırakmış olmamak için, açılmadan önceki cuma günü ziyarete gittik. Gerçek amacımız yatacakları yatakların boyutlarını öğrenmek, ona göre alez ve nevresim götürmekti ama çok sıcak karşılanınca, henüz boyanmakta olan okulu gezdik ve Ege'ye oyuncaklarla Pazartesi günü gelip oynayabileceğini (isterse), onun okulunun burası olduğunu söyledik.
Bu "isterse" kısmında ben, mütevazi ve tatlı okul müdürümüzden küçük bi ayar yedim. "Onun istemesine bırakırsanız, bugün ister yarın istemez. Siz zor durumda kalırsınız" dedi. Haklıydı!
Pazartesi günü, geç kalkmayı seven oğlumu yataktan kazıyarak kaldırdık. Bir bölümü şu videoda. Saat 9'a kadar okulun içinde kalmamıza izin vereceklerini biliyorduk ama tabi miskin oğlumu yataktan kaldırmak ve gitmek uzun sürdü. Okulun fiziksel şartlarına ilişkin bir şey yazmayacağım çünkü çok ilgilenmedim. Hatta okulu ilk haftanın sonlarına doğru Serpil arkadaşımı gezidirirken gördüm diyebilirim. Tuvaletlerin içini henüz görmedim bile. Benim için asli olan, diyalog kurulabilecek, çocuğuma vicdan sahibi her insan gibi davranabilecek, sabırlı, güler yüzlü bir müdür ve sınıf öğretmeni, gerisi ile açıkçası çok ilgilenmiyorum. Müdürümüz Nazmiye Hanım ve Selda öğretmenimiz beni ilk andan beri bu konuda tatmin ettiler, sağolsunlar.
İlk gün sınıfa beraber girince, oyuncakları da görünce, etrafta ağlaşan çocukları izlemenin de şokuyla Ege daldı gitti. İlk anlarımız da şu videoda.
İlk iki hafta, öğlen uykusundan sonra yapılan kahvaltının ardından olanağımız varsa almamızın daha isabetli olacağını söylemişti müdürümüz. Ege hala emzikle uyuyor. İlk gün kıyafet hurcuna ne olur ne olmaz diye emzik de koymuştuk. Selda öğretmen burada hallederiz dedi, kendinden emin bir ifadeyle. Akşam üstü geldiğimizde de gizliden Ege'nin emziğini anneme verdi. "İstemedi bile, yastığa başını koyar koymaz uyudu" dedi.
İlk gün aralıklarla, aklına geldikçe ağlamış. Oyuna dalmış, unutmuş sonra yine ağlamış. Ses açısından çok anlaşılır olmasa da ilk günün sonunda Ege'nin durumu da şu videoda.
İlk gün öğretmenine 4 tane kitap okutmuş. Biri Kayu, diğeri Ege'nin "yorgun gemi" dediği, sonradan "Nazlı Gemi" olduğunu öğrendiğimiz kitap.

İlk gün böyle ağıtla bitince, devamının geleceğini de bilmeliydim. O gün bugündür her sabah ağlayarak gidiyoruz okula. Önce "sen de gel" sonra "okula gitmicem", "anneannemde benimle kalsın", "akşam gidicem", "anneanne beni bırakma ne olur...", "anne beni bırakma". Ne kadar silahı varsa kullanıyor. Benim süngüm düşecekken annem yetişiyor, onunki düşecekken ben yetişiyorum. İçeri girer girmez susmasa, akşam ağlayarak bulsam çoktan vazgeçmiştim bu kreş sevdasından. Okulda mutlu olduğunu biliyorum, düşünüyorum, umuyorum... Sabah erken uyanıp, evde daha uzun vakit geçirsek sanki daha mutlu gidecek gibi ama uyku düzenimizi de oturtamadık daha. Bakalım önümüzdeki günler neler getirecek.

0 yorum:

Yorum Gönder


up