Ege Yaptı...

Gece sütü içmeden uyudu. Çok geç yatmıştı ama yine de içmeden uyuyabiliyormuş.

Egece-Türkçe Sözlük...

Kelime: lala
Anlamı: teletubbies


Kelime: ag(k),at
Anlamı: adını getiremediği her şey
Sırayla söylüyor. "-Bu ne? -Ag". "-Bu ne? -At". Sırayı da şaşırmıyor hiç.


Kelime: bu
Anlamı: su


Kelime: o o oooo
Anlamı: ü ürü üüü
Horozların çıkardığı ses diyeyim gerisini anlayın.


Kelime: ı ıhh
Anlamı: hayır
Hayır demeyi öğretemedik oğlumuza :)


Kelime: meime
Anlamı: emzik
 


Kelime: yok
Anlamı: yok


Kelime: guy
Anlamı: koy


Kelime: döyn
Anlamı: dönmek, dans etmek


Kelime: gak guk
Anlamı: karga
Timaş'ın mini masallar serisinden bir kitap. Kirden kokmuş bir karganın hikayesi. Poposunu yıkamaya ancak bu şekilde ikna oluyor. "Ege gak guk gibi kokuyorsun hadi banyoya oğlum".


Kelime: diit
Anlamı: git


Kelime: oot
Anlamı: horoz


Kelime: gak
Anlamı: kalk


Kelime: gayu
Anlamı: kayu
İlk seyrettiğinde çok sardı.

Çocuğunuza aldığınız bir sürü ıvır zıvırdan çok daha önemli !



(sayfaları dökümanın sağ alt köşesine tıklayarak ilerletebilirsiniz)


Bu dökümanı pdf olarak indir.

Ege Yaptı...

23:40 kuru kayısılar ve üzümlerle kaptan kaba aktarma, tek tek taşıma ve karıştırıp sınıflandırma çalışması yaptı.

Ege İlk Kez...

Ege gece sütü içmeden uyudu bütün gece.

Hasarlı Günler ...

8 Temmuz...
Baba iş için İstanbul'a gitmiş. Evde yalnız kalıyoruz. Anne olanların daha iyi anlayacağı "saçma sapan" düşünceler sebebiyle Ege'yi yatağında değil de yanımda yatırmaya karar verdim. Yaz günü bütün balkon kapıları ve ulaşamayacağı bütün pencereler açık. Ya içeri birisi girerse. Oğlumu alıp götürürse. Ege benden önce uyanır tek başına balkona çıkarsa. Daha önce hiç olmadı. "Anneeee" diye seslenir nerde uyanırsa uyansın. Ama ya bu sabah ilk sabahsa yatağından inip keşfe başlayacağı. Yok bu "büyük" riski göze alamayacağım.
Babasının yerine yatırıp, kafasını da şifonyere çarpmaması için yastıkla besledim kenarını. Sabaha karşı saat kaç bilmiyorum. Güm diye bir ses ardından bir çığlık. Yerden aldım. Ağzı kanıyor. Bu ara ne çok düşüyor ve ağzı ne çok kanıyor. Kan yutmaktan bir hal oldu yavrum. Alıp banyoya gitmek istiyorum. O istemiyor. Uyumak istiyor. Bağrıma basıp sakinleştirdikten sonra yastığı işaret ediyor. Yatırıyorum. Uyuyor hem de mışıl mışıl. E ne oldu şimdi. Karanlık. Sadece oraya buraya, üstüme dökülen kan damlalarını ayırt edebiliyorum. Kalkıyor. "Canın yanıyor mu annecim?". Odasını işaret ediyor. Götürüyorum. Yatağında uykuya devam. Yere oturuyorum yanıbaşına. Elele tutuşup uyuyoruz. Sabah oluyor. Uyanır uyanmaz ağzına bakıyorum. Üst dudak şişmiş. O da ne? Üst öndeki tavşan dişlerinden soldaki kırılmış.

Ne yapıcam şimdi? İzmir de yabancı gibi hissediyorum zaten. Nerden bulabilirim bir dişçi. Kızlar bilir. Kızlar? Nurturia anneleri. Hemen anne salaklıkları grubuna yazıp, cevap beklemeye koyuluyorum. Hızlarına inanamazsınız. 1o dakika içinde akmaya başlıyor cevaplar. İyi ki varlar. Ya onlar da olmasalardı öyle yalnız, yapayalnız hissediyordum ki. Tavsiye edilen bir pedodontist kurtarıcım oluyor. Uzun bir yolculukla, bir ömür gibi gelen ve dayanamayıp ağladığım anlarla Dent Ekol'e varıyoruz.Ege mi? Keyfi yerinde ama yorgun görünüyor. Yolda gevrek istiyor. Alıyorum ama ön dişleriyle ısıramıyor.
Çok şükür. Sandığım kadar hasar yok ama yeni dişlerini sürene kadar bu kırık dişle idare edeceğiz. Kırılan dişe flour uygulaması, üst dudağın yarılan yerine bir ağrı kesici krem. İşte bitti. Bu kadar mı? Ya yol boyunca girip çıktığım felaket senaryoları? Çok şükür :)
Derhal diş fırçalamaya başlamalıymışız. Nasıl olacak? Olmalı. Azılarda kararma başlamış. Hekimimiz ile ilgili detaylar haftaya gideceğimiz kontrolden sonra...

15 Ağustos...
Önemli, çok önemli misafirlerimiz var. Dayı,Yenge ve "Auuv" -yani kuzenimiz İdil'in Egecesi-. Güzel geçen dünün ardından, kahvaltı yapıp tatile doğru yola çıkacaklar. Anne kahvaltı hazırlıyor. Baba ekmek almaya gitmiş. Ege niye gitmemiş? E misafiri var. İdil. Onu bırakıp nereye gitsin. Sokak kapısını açıp "babaaaaa,baba" diye seslenirken nasıl oluyorsa, eli kapıya sıkışıyor.
Sol elin başparmağını işaret ediyor. Eline bir şey veriyorum. Tutabiliyor. Oh! neyse kırık yok. Hemen soğuk Lasonil dolaptan. Hep öyle özenlidir, temkinlidir ki. Yürümeye başladığından beri başımıza böyle bir şey gelmemişti. Öpüyorum."Geçti mi annecim?"
"üüüü,babaaaa,baba" "hı?!?". Geçmiş belli.
Ama bu kaza,orta vadeli kalıcı hasarlı ikinci kazamız oluyor. Ve o parmağın tırnağı, dün gece balkondaki esintide, Ege uyurken, kopup yelle bizi terk ediyor. Çok mu abarttım? Bu ne ki? Geçtiğimiz 10 gün içinde,"düşecek mi acaba?yenisi nasıl çıkacak? ya kötü çıkarsa? ya sevdiği kızın elini tutmak isteyince,kız "ıyyyy" derse?" diye ağlamışlığım bile var.

Anne olmak bir tür sapıtma hali mi acaba?
Biliyorum o dişin yerine yenisi gelecek. Üstelik oğlum gözlüklü karizmasına, karizma kattı kırık dişiyle :)
O tırnağın da yenisi çıkacak.Öptürüp durmadığına göre canı da yanmıyor.
Bunlarla gelmiş geçmiş olsun. Yaradan uzun vadeli kalıcı hasarlardan korusun.
Hayatları boyunca tüm acıları bir minik öpücükle geçiversin bütün kuzuların...

Ege Yaptı...

Babasıyla Karşıyaka'dan Konak'a giden son vapurun üst katında döndüler çılgınca.

Adına İlk Posta

İzmir'e -evimize- bu geldiğimizde bizi bekleyen postaların içinde bir ilk vardı.
İlk defa evimize Ege Tanrıverdi adına bir posta gelmişti.
Ege doğduktan sonra ilk dışarıya çıkışımda hallettiğim işlerden birisi de KUMBARA hesabını açtırmak ve bu nostaljik İş Bankası kumbarası ile eve dönmek olmuştu.

İş Bankası yıllar sonra tekrar çıkartmaya başladığı Kumbara Dergisi ile evimize ulaşmıştı.Elbette Ege henüz bu dergiden anlayabilecek durumda değil ama ben onun için saklayacağım.Derginin yanında bir de hediye kitap vardı ki bu tam da Ege'nin yaşına uygundu.
O kadar çok sevdiki bu kitabı -belki de benim okuyuş tarzımı- kitaplığından alıp,getiriyor ve okumamı istiyor.Bu bizim için bir ilk.Ege'nin henüz bir kumaş kitaplığı olmadığından,yan duran kitaplar içerisinden herhangi birisini seçip getirmesi,ilginç bir deneyim.


Kitabın topu topu 5 sayfası var ve her sayfada bir teletubbies karakteri bir şekil tanıtıyor. Daire,kare,üçgen,yıldızve dikdörtgen.Şekiller kulakçık olarak açılıp içerisinden Tinky Winky, Dipsy, Laa-Laa ve Po çıkıyorlar. Henüz Ege şekillere odaklanamıyor olsa da okurken çok eğleniyor -ki bence bu öğrenmesinden daha önemli-.



Daha önce Teletubbies seyretmemiştik hiç.Genellikle "gece bahçesi" seviyorduk.Biz diyorum çünkü artık ben de seyrediyorum mecburen. :)
Ege evin içinde "Lala" diye gezmeye başlayınca google'a teletubbies yazıp,bu siteye ulaşmak ve şu oyunu açmak gafletinde bulundum.
Artık ,her gün defalarca parmaklarımı şekillerin etrafında gezdirip, kulakçığı kaldırıp,her defasında gördüğümüze şaşırıp, sonunda Ege'ye sıkı sıkı sarılıp -çünkü teletubbyler öyle yapıyorlar kitabın sonunda :)-,hayvanların isimlerini tek tek sayıp,arkadaşları yanlarına geldiğinde sevinç çığlıkları atıp,geçişlerini büyülenmiş gibi izliyoruz.Darısı başınıza diyelim.

not:1-fotoğrafların kaliteleri -kalitesizlikleri- için özürler.postları ancak gece sakin kafa ile yazabiliyorum.Makineme ulaşma imkanım olmadığından cep telefonuyla çektim dergiyi ve kitabı.Kumbara internetten alıntıdır.Kusura bakmayın.
2-ikinci yazı için doğum anısı demiştik, büyük bölümünü de yazdım ama onu Ege'nin yaklaşan doğumgününde tamamlamayı ve yayımlamayı daha uygun buldum.

Ne zor bir işmiş yazmak?

Bir süredir,epey bir süredir nurturia vasıtasıyla tanıdığım -tanımak mı denir buna bilemedim şimdi - hayranı olduğum annelerin bloglarını izliyorum elimden geldiğince.Hayranıyım her birinin tek tek, zamanla sayarım isimlerini de :) Nasıl yapıyorlar anlayabilmiş değilim.Bu gördüğünüz sayfayı açmaya niyetleneli bir aydan fazla oldu.Ama nereden başlayacağımı, ne yazacağımı bilemedim.

Önce neden yazacağımı bilemedim.Ege için bir günce gibi yazıp bırakmak en çok istediğim ,en çok özendiğim.Başkaları da okusun istiyor muyum? Neden olmasın? Herkes yazıyor, paylaşıyor, en başta ben çok ama çok şey öğreniyorum okudukça. Ama ben yazamam ki.
Birkaç aşk mektubu,lise yıllarında yazdığım bir kaç minik şiir ve sınav kağıtlarına yazdıklarımdan başka ne yazdım.Devrik olmayan cümle kurmakta bile zorlanıyorum.Konuşurken iyi de, yazmak zor iş.Ortaokulda yazdığım kompozisyonlara hiç benzemiyor bu iş anlaşıldı.Bir gecede yalayıp yutup okuduğum kitaplar da öyle bir günde yazılamıyor besbelli.

Bir de süreklilik hadisesi var ki,başım dertte bu konuyla.Hayatta hiçbir alışkanlığı olmayan ben, nasıl olacak da bu aletin başına oturup yazabileceğim.Hayatta hevesimi alıp bırakmadığım tek şey "anne olmak".Ondan da istifa edilemiyor.Üniversitenin birinci sınıfında "ben sıkıldım, İstanbul'a taşınıyorum" dediğimde,annem istifa etmek isterdi eminim.Edemediğine göre bu "annelik" istifa edilemeyen bir durum o zaman anladım.Bu blog meselesi de yazmayınca metruk evlere benziyor.Bir süre sonra kimsenin uğramadığı,kullanılmayan.

Nereden başlasam derken bir şeyler karaladım galiba.Sonuç olarak.Blog yazan annelere ve hatta babalara -nurturia ile tanışmama vesile olan da bir blog oldu.(babaolmak.com)ki o zamanlar hamile bile değildim- saygım ve hayranlığım sonsuz.Onlara yaptıkları,yapmakta oldukları çok sıradan gelebilir.Benim burada, bu -konusu bile olmayan- girişi yazmak için ne çok debelendiğimi görseler, onlar da kendileriyle haklı bir gurur duyarlardı :)

Gelelim bir köşesinden başlamaya çalıştığımız blog konumuza.

Bir yengeç kadını olarak,kendimi bildim bileli,"ne olacaksın büyünce?" saçma sorusuna
"öğretmen-anne""polis-anne"gibi çocukça yanıtlardan sonra biraz daha büyüyünce "çocuklarımın annesi,kocamın karısı" gibi bilmiş hatta ekece bir cevap vermeye başladığımı hatırlıyorum.Hayatta en çok ne istiyorsun deseler "anne olmak" derdim hep.

18 Ekim 2008 saat:00.24 olduğunda,hayatta istediğim her şey gerçek olmuştu.Bu blog sayfasının konusu, hayatımın ana fikri EGE hemşirenin elinde baş aşağı sallanıyordu.
Bir sonraki yazımın konusu olan "doğum maceramız" ve "neden ismi EGE?" sorularına şimdilik değinmeden geçiyorum.


Uzun soluklu bir blog olmasını,bir köşede yitip gitmemesini umut ederek,geceyi ve yazımı sonlandırıyorum.

Sevgiler,
Ela Tanrıverdi

Ege Yaptı...

Babaannesinin evinde,halasının mutfağa gitmesini fırsat bilerek kilime "gaga"sını yapmış. Yetmemiş üstüne basıp her tarafa sıvamış.

up