Hasarlı Günler ...

8 Temmuz...
Baba iş için İstanbul'a gitmiş. Evde yalnız kalıyoruz. Anne olanların daha iyi anlayacağı "saçma sapan" düşünceler sebebiyle Ege'yi yatağında değil de yanımda yatırmaya karar verdim. Yaz günü bütün balkon kapıları ve ulaşamayacağı bütün pencereler açık. Ya içeri birisi girerse. Oğlumu alıp götürürse. Ege benden önce uyanır tek başına balkona çıkarsa. Daha önce hiç olmadı. "Anneeee" diye seslenir nerde uyanırsa uyansın. Ama ya bu sabah ilk sabahsa yatağından inip keşfe başlayacağı. Yok bu "büyük" riski göze alamayacağım.
Babasının yerine yatırıp, kafasını da şifonyere çarpmaması için yastıkla besledim kenarını. Sabaha karşı saat kaç bilmiyorum. Güm diye bir ses ardından bir çığlık. Yerden aldım. Ağzı kanıyor. Bu ara ne çok düşüyor ve ağzı ne çok kanıyor. Kan yutmaktan bir hal oldu yavrum. Alıp banyoya gitmek istiyorum. O istemiyor. Uyumak istiyor. Bağrıma basıp sakinleştirdikten sonra yastığı işaret ediyor. Yatırıyorum. Uyuyor hem de mışıl mışıl. E ne oldu şimdi. Karanlık. Sadece oraya buraya, üstüme dökülen kan damlalarını ayırt edebiliyorum. Kalkıyor. "Canın yanıyor mu annecim?". Odasını işaret ediyor. Götürüyorum. Yatağında uykuya devam. Yere oturuyorum yanıbaşına. Elele tutuşup uyuyoruz. Sabah oluyor. Uyanır uyanmaz ağzına bakıyorum. Üst dudak şişmiş. O da ne? Üst öndeki tavşan dişlerinden soldaki kırılmış.

Ne yapıcam şimdi? İzmir de yabancı gibi hissediyorum zaten. Nerden bulabilirim bir dişçi. Kızlar bilir. Kızlar? Nurturia anneleri. Hemen anne salaklıkları grubuna yazıp, cevap beklemeye koyuluyorum. Hızlarına inanamazsınız. 1o dakika içinde akmaya başlıyor cevaplar. İyi ki varlar. Ya onlar da olmasalardı öyle yalnız, yapayalnız hissediyordum ki. Tavsiye edilen bir pedodontist kurtarıcım oluyor. Uzun bir yolculukla, bir ömür gibi gelen ve dayanamayıp ağladığım anlarla Dent Ekol'e varıyoruz.Ege mi? Keyfi yerinde ama yorgun görünüyor. Yolda gevrek istiyor. Alıyorum ama ön dişleriyle ısıramıyor.
Çok şükür. Sandığım kadar hasar yok ama yeni dişlerini sürene kadar bu kırık dişle idare edeceğiz. Kırılan dişe flour uygulaması, üst dudağın yarılan yerine bir ağrı kesici krem. İşte bitti. Bu kadar mı? Ya yol boyunca girip çıktığım felaket senaryoları? Çok şükür :)
Derhal diş fırçalamaya başlamalıymışız. Nasıl olacak? Olmalı. Azılarda kararma başlamış. Hekimimiz ile ilgili detaylar haftaya gideceğimiz kontrolden sonra...

15 Ağustos...
Önemli, çok önemli misafirlerimiz var. Dayı,Yenge ve "Auuv" -yani kuzenimiz İdil'in Egecesi-. Güzel geçen dünün ardından, kahvaltı yapıp tatile doğru yola çıkacaklar. Anne kahvaltı hazırlıyor. Baba ekmek almaya gitmiş. Ege niye gitmemiş? E misafiri var. İdil. Onu bırakıp nereye gitsin. Sokak kapısını açıp "babaaaaa,baba" diye seslenirken nasıl oluyorsa, eli kapıya sıkışıyor.
Sol elin başparmağını işaret ediyor. Eline bir şey veriyorum. Tutabiliyor. Oh! neyse kırık yok. Hemen soğuk Lasonil dolaptan. Hep öyle özenlidir, temkinlidir ki. Yürümeye başladığından beri başımıza böyle bir şey gelmemişti. Öpüyorum."Geçti mi annecim?"
"üüüü,babaaaa,baba" "hı?!?". Geçmiş belli.
Ama bu kaza,orta vadeli kalıcı hasarlı ikinci kazamız oluyor. Ve o parmağın tırnağı, dün gece balkondaki esintide, Ege uyurken, kopup yelle bizi terk ediyor. Çok mu abarttım? Bu ne ki? Geçtiğimiz 10 gün içinde,"düşecek mi acaba?yenisi nasıl çıkacak? ya kötü çıkarsa? ya sevdiği kızın elini tutmak isteyince,kız "ıyyyy" derse?" diye ağlamışlığım bile var.

Anne olmak bir tür sapıtma hali mi acaba?
Biliyorum o dişin yerine yenisi gelecek. Üstelik oğlum gözlüklü karizmasına, karizma kattı kırık dişiyle :)
O tırnağın da yenisi çıkacak.Öptürüp durmadığına göre canı da yanmıyor.
Bunlarla gelmiş geçmiş olsun. Yaradan uzun vadeli kalıcı hasarlardan korusun.
Hayatları boyunca tüm acıları bir minik öpücükle geçiversin bütün kuzuların...

0 yorum:

Yorum Gönder


up